Doğumgünüm vesilesiyle annem bana çok güzel bir pasta yaptırmış. Aşağıda da resmini gördüğünüz gibi “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” var pastanın üzerinde. Bir sürü kişi vardı bizde. Anneannem, Mustafa dedem, teyzem, babannem, Muhsin dedem, amcam. Annemin teyzeleri, dayıları, yengeleri, enişteleri, abiler, ablalar, çocuklar... anlayacağınız aralarında en küçükleri bendim. O kadar insanı görünce çok şaşırdım. Resimlerde de hep şaşkın çıkmışım. Pastamla bile Kaan ilgileniyor. Muhsin dedem bir ara benim kabiliyetlerimi anlatıyordu etrafındakilere. Sanırım çok hoşuna gidiyor benim yaptığım şeyler:)
O gün annemi hiç üzmedim. Zaten benim çok sakin bir çocuk olduğumu söylüyor. Beni çok sevdiğini hissedebiliyorum. Bu arada bir sürü hediye getirdiler bana. Babamın aldığı uzun bacaklı bebek çok hoşuma gitti, ayağımda sallayarak uyutuyorum onu. Esra teyzemle Emrah abimin aldığı bebek de “arı vız vız” şarkısını söyleyerek oyun oynuyor. Çok güzel:) Amcam da kocaman pembe renkli bir ayıcık almış bana. Çok hoş, yumuşacık tüyleri var. Üzerine yastık gibi yatıp yuvarlanıyorum:) Ayrıca amcam şöyle bir not yazmış bana: "Bana amcalık duygusunu yaşatan küçük Gülsimam. Sen şu anda hiçbir şeyin farkında değilsin ama ben senin dünyaya gelişinden sonra etrafındaki insanlara yaşattığın mutluluğun farkındayım. Bu mutluluğu yaşayan birisi olarak sana çok teşekkür ederim. İyi ki varsın."
Bunlarla birlikte Fatih, Yasin ve Faruk amcalar da bana konuşan bir bebek almışlar. O da çok güzel. Onlar da şöyle bir not yazmışlar içine: "Yazacak birşey bulamadık. Biz ömrümüzde ilk kez hediye alıyoruz. Sevildiğini bil. Fatih-Faruk-Yasin Amcaların"
Teyzem de Shrek diye bir oyuncak almış bana. İlk başta birazcık korktum ondan ama sonra alıştım.
Ayrıca yine bir sürü kıyafetim oldu getirilen hediyelerle...
En ilginç hediye de Rukiye teyzemin getirdiği hediye oldu. Kendi el emeği göz nuru yaptığı kurdeleli havluyu benim çeyizim için getirmiş:) Hem çeyiz ne demek ben onu bilmiyorum ki...
Bu arada dişlerim çıktığı için diş buğdayı yaptılar bana. Anneannem buğday kaynatıp misafirlere dağıttı yemeleri için. Bu arada anlamadığım bir şey oldu. Annem beni masanın ortasına oturttu ve önüme bir tepsi koydu. İçinde kalem, Kur’an, makas ve bir de yüzük vardı. O sırada etrafımdaki herkes bana içinden birini almam için ısrar ediyorlardı. Bir taraftan da resim çekmeye çalışıyorlardı. Ben de tepsidekilere bakıp düşünmeye başladım hangisini alsam diye. En sonunda kararımı vererek makası aldım içlerinden ve babanneme verdim. Naciye teyzem “cerrah olacak” dedi. Hem o ne demek anlamadım ben. Diğerlerini seçseydim ne olacaktım acaba?
Mustafa dedem de gelen misafirlerimize güzel bir konuşma yaptı. Ayrıca içinde benim de adımın geçtiği bir şiir yazmış, onu okudu. Annem de benim ileride böyle güzel şiir ve yazılar yazmamı çok istiyor. Zaten dedeme benzersem güzel yazı yazabilir, babama benzersem de güzel resim yapabilirmişim. Annem öyle diyor:)
İşte dedemin şiiri:
MAZİYE BAKIP BUGÜNÜ YAŞAMAK
Geçen günlerimize baktığımızda,
Ne kadar güzel günler yaşamışız,
Nişan günü alyansı taktığımızda,
Hayatın güzelliğine ilk adımı atmışız.
Sevgi çekirdeğini ekmişiz gönlümüze,
Aşk pınarından sevda suyu taşımışız,
Posta ile gönderdiğimiz o mektuplara,
Geleceğe ait güzel hayaller yazmışız.
Bahar geldiğinde yuva yapan kuşlar gibi,
Bahar günü biz de bir yuva yapmışız,
İstikbale umutla bakan gönül bahçemize,
Mutluluk ağacı dikip sevgi ile sulamışız.
Zaman tünelinden geçerken ağacımızda,
Yapraklar yeşermiş sevgi çiçekleri açmış,
Gül bahçesini andıran küçük yuvamızda,
O güzel hayallerimizle başbaşa kalmışız.
Mutluluk rüzgârları eserken her yanımızda,
Bahçemizin çiçekleri çocuklarımız olmuş,
Aldığımız her nefes, attığımız her adımda,
Çocuklarımızla gülüp, onlarla ağlamışız.
Her daim şükretmişiz yüce Yaradan'a
Verdiği nimetler karşısında aciz kalmışız.
Şimdi bir çiçek daha açmış bu yuvamızda,
Gül sîmasına bakıp ona hayran kalmışız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder